9 Eylül 2007 Pazar

Narenciye üreticisi çözüm istiyor..

Narenciye sektörünün güçlenmesi için Çukurova’da seferberlik başladı. Adana Ticaret Odası “Ulusal Narenciye Sempozyumu” düzenleyerek önemli bir adım attı. Çünkü bu sempozyumda sorulacak sorular var, beklenen çözümler var.
Sempozyum bugün başlıyor.
Akdeniz ülkelerinde toplam 17 milyon ton narenciye üretiliyor. 6 milyon 250 bin ton ile İspanya birinci sırada yer alıyor. Türkiye ise 2 milyon 500 bin ton yıllık üretimle dünya sıralamasında ilk 10’un içinde. Akdeniz ülkeleri sıralamasında ise ilk 5’in içinde yer alıyor.
Ülkemizde üretilen narenciyenin 550 bin tonu mandalina, 950 bin tonu portakal, 710 bin tonu limon ve 195 bin tonu da greyfurt. Ülkemizde üretilen narenciyenin yüzde 70’i iç piyasaya veriliyor, yüzde 30’u ihraç ediliyor. Bu ihracatın yüzde 63’ü Rusya ve "Doğu Bloku" ülkelerine, yüzde 24’ü Avrupa’ya, yüzde 11’i de Arap ülkelerine ihraç ediliyor. Bu bilgilerden sonra bugün yapılacak olan sempozyumda “Hedeflerimize ulaşmaktan bizi neler alıkoyuyor?” soruları gündeme gelecek. Örneğin, ilaç ve gübre gibi üretim unsurlarının tamamının ithal ve girdilerin pahalı olması sorundur.

Zirai ilaçlar AB ile örtüşmüyor
Üretici için büyük önem taşıyan zirai ilaç ve gübrelerin neredeyse tamamı yurtdışından ithal edilmektedir. Maliyetlerin yüksek olması üreticiyi sıkıntıya sokmaktadır. Ve üretici “Çözüm istiyoruz” demektedir. Çeşitli değişikliklerin önceden bilinmesi ve bu konuda devletin yol gösterici bir komisyon kurmadığı gerçektir, bu biliniyor. Üretici bu komisyonların kurulmasını istiyor. Örneğin Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde “x” ürünü talep görürken, Türk üreticisi “y” ürünü ekmiş ise bu ürün elde kalmaktadır. Ne yazık ki Türkiye çoğu kez talep görmeyen ürünü yetiştirmektedir. Doğal olarak narenciye dalda kalmakta ve üretici de zarar etmektedir. “Çözüm istiyoruz” talebi haklı ve yerindedir. Yayımlanan ilaçların AB ile örtüşmemesi gerçeği var. Türkiye’de kullanılan tarımsal ilaçların kimyasal girdi değerleri AB standartları ile örtüşmemektedir. Bu durum Avrupa ülkelerine yapılan ihracatın yüzde 24’lerde kalmasına neden olmaktadır. Doğal olarak üretici yine “çözüm” istemektedir. Ulaşım maliyetleri yüksektir. İhracatımızın yüzde 63’ü Rusya’ya yapılmaktadır. Mısır'dan kalkan bir gemi 7 günde ulaştığı Rusya’da ton başına 0.65 dolar lojistik bedeli alırken Trabzon’dan kalkıp 10 saat içinde ton başı taşıma bedeli 5.5 dolardır. Ayrıca Türkiye ile Rusya arasında narenciye taşıyan 2 gemi var. Üstelik bu gemiler frigorifik değil. Üretici bu soruna da “çözüm” istemektedir.

Temel girdilere destek yetersiz
Haksız rekabet de üreticinin önünde büyük bir engeldir. Meyve suyu üretimi için ithal edilen nektardan yüzde 50 olarak alınması gereken Gümrük Vergisi yüzde 0 olarak uygulanıyor. Nektar “re-export” olarak tanımlanıyor. Fakat ülkemize giren meyve nektarının büyük bir kısmı ihraç edilmiyor. Bu durum üreticiyi nektar kullanmaya itmekte, taze meyve suyu içimi de azalmaktadır. Üretici buna da “çözüm” istiyor. Gübre, ilaç, sulama, mazot gibi temel girdilere yeterli destek yapılmıyor. Üreticinin buna şiddetle ihtiyacı var. Yeterli destek olmaması nedeniyle üretici kalite ve pazar isteklerine cevap verme konusunda sıkıntı çekiyor ve “çözüm” istiyor. İhracatta ton başına teşvik miktarı yeterli değil. Kuşkusuz dış pazarlarda tutunma, rakip ülkelerle yarışma ancak sağlıklı bir politika ve bu politikanın kararlı ve istikrarlı bir şekilde uygulanması ile mümkündür. İhracatta teşvikin yeterli olmaması üreticiyi ihracat konusunda ciddi sıkıntılara sokmakta ve narenciyenin dalında kalmasına neden olmaktadır. İşte üretici buna da “çözüm” istiyor. Bugün başlayacak olan sempozyuma tüm sivil ve resmi kurumlar destek veriyor. Ve üreticinin de tüketicinin de kulağı sempozyumun sonuç bildirgesinde. Adana Ticaret Odası işte böylesine önemli bir sempozyuma ev sahipliği yapıyor. Sempozyum Adana Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Sonuçlarını da bir başka yazımda sizlere aktaracağım.

Hiç yorum yok: