29 Aralık 2007 Cumartesi

Otlardan sonra yeni şifa depoları: Hayvanlar

Sağlıklı yaşam reçeteleri adı altında hayatımıza otlardan sonra hayvanlar da girdi. Karınca yumurtası yağından salyangoz salgısına, yılan yağından köpek balığı kıkırdağına kadar pekçok hayvansal ürün hastalıkların tedavisinde ve kozmetik sektöründe kullanılıyor. İşte size fitoterapist Dr. Elif Güveloğlu’ndan şifa kaynağı hayvansal ürünler.
Doğal beslenme ve doğal tedavi adına neredeyse yapmadığımız şey kalmayacak. Önce otlar girdi hayatımıza ardından da hayvanlar. Evet sadece bitkisel ürünler değil hayvansal ürünler de doğal tedavi yöntemleriyle baş başa. Otlarla hayatımıza giren sağlık reçeteleri hayvanlarla da devam ediyor. Karınca yumurtası yağı, köpekbalığı kıkırdağı, salyangoz salgısı... Daha neler neler. Yıllardır hep arı sütü, bal ve balığın yararlarını konuşup durduk. Ardından sülük ve yosun tedavileri girdi hayatımıza. Şimdilerde ise isimler çok daha farklı; karınca yumurtası yağı, yılan yağı, köpekbalığı kıkırdağı, köpekbalığı karaciğer yağı, somon balığı yağı, salyangoz kremi, havyar kremi, sülük, deve sütü vs… Bunların çoğu bilimsel olarak da kanıtlanmış durumda ve çoğu kozmetik sektörünü neredeyse ayakta tutan ürünler. Aslında bu ürünlerin çoğu eski çağlardan beri tedavi maksatlı kullanılmakta. Kirpi eti (hemoroit) ve kaplumbağa kanının (kanser) da bazı hastalara iyi geldiği kulaktan dolma bilgilerle duyuluyor; ama tıp bunu henüz doğrulamadı. Şimdi şu bildiğimiz at karıncasının yumurtasının yağının ta Osmanlı zamanından günümüze kadar gelen bir sır olarak anlatılacağı ve haremdeki cariyelerin tüylerinin çıkmaması için kullandığı nereden aklımıza gelecekti ki. Yılan yağının saç dökülmesini durdurması ve saç çıkarmasına ne demeli peki? Üstelik bizim bakmaktan bile korktuğumuz köpekbalığının kıkırdağının kanser hastalığının tedavisinde bile kullanıldığını biliyor muydunuz? Yeryüzünde kabuğunu yenileyebilen tek hayvan özelliğini taşıyan salyangozun salgısının hemen her cilt hastalığını iyileştirici özellikte oluşu şaşırtıcı değil mi? Peki anne sütüne en yakın süt olarak bilinen eşek sütünün eski zamanlarda hasta çocuklara ve veremli hastalara şifa olarak içirildiğini hiç duydunuz mu? Deve sütü de vitamin ve protein deposu olarak biliniyor. Zira deve sütü inek sütünden üç kat daha fazla C vitamini ve 10 kat fazla demir içerir, B vitamini ve magnezyum açısından da son derece zengin. Üstelik uzmanlar, ilerleyen yıllarda eşek sütü ticaretinde ciddi bir pazar oluşacağını düşünüyor. Artık bu eski buluşlar gün yüzüne çıkınca tavuk (yumurta) ve ineğin (süt) pabucu dama atılacak. Ülkemizde otlarla ilgili çalışmalar yapan fitoterapistler hayvanlarla ilgili ürünler üzerinde de çalışıyor. Onların anlatımlarına göre hayvanlar üzerinde de otlar kadar çok çalışma ve araştırma yapılsa daha birçok hayvanın şifalı yönleri ortaya çıkabilir. Yani bu konuda büyük bir bilimsel açık bulunuyor. Mesela karınca yumurtası yağı İran’daki karınca çiftliklerinden getirtiliyor, ama belki ülkemizde de bu yönde çalışmalar yapılsa burada da üretilecek.
KARINCA YUMURTASI YAĞI: İran kökenlidir. Osmanlı döneminde harem cariyelerince ve Uzakdoğu kadınlarınca yaygın olarak kullanılmıştır. Vücut tüylerini azaltmakta kullanılır, tüyler alındıktan sonra uygulanmaktadır.
DEVE SÜTÜ: Mısır kraliçesi Kleopatra'nın her gün deve sütü ile yıkandığı efsanesini hemen herkes duymuştur. Moritanyalı hanımlar da geleneksel olarak cilt güzellikleri için deve sütü içerler. Geleneksel tıpta yüzyıllardır diyabet tedavisinde kullanılmıştır. Afrika'da AİDS'li hastalara içirilir.
KÖPEKBALIĞI KARACİĞER YAĞI: Bağışıklık sistemini güçlendirir. İçinde bulunan squalene maddesi, tümör gelişimini ve büyümesini engeller. Bakteri, virüs ve kanser hücrelerini yok eden akyuvar türünün sayısını artırır, dolayısıyla kemoterapi alan kanser hastalarına destek tedavisi olarak önerilir.
KÖPEKBALIĞI KIKIRDAĞI: Köpekbalıklarının kıkırdaklarından kurutma ve dondurma yöntemiyle elde edilir. Yüksek oranda protein, kalsiyum, sodyum, fosfor ve kondroitin sülfat denilen en önemli kıkırdak bileşenini içerir. Birçok eklem hastalığında, eklem romatizmasında, osteoporozda etkilidir. Yaraları iyileştirir. Egzema ve sedefe iyi gelir.
YILAN YAĞI: Geleneksel Çin tıbbı ilaçlarındandır. Anti-enflamatuar ve ağrı giderici etkileri vardır. En sık kullanım alanı Romatoid Artrit, eklem romatizması gibi eklem rahatsızlıklarıdır. Saç dökülmelerinde ve saçkıranda tarih boyunca kullanılmışlığı vardır. Saç diplerinde uyarıcı ve kan dolaşımını artırıcı etkisiyle fayda sağladığı düşünülür.
SALYANGOZ SALGISI: Kendine has salgısı ile boyundan büyük işler yapar. Bu salgıların hücre yenileyici özelliği bulunmakta. Ayrıca bu salgılar ölü cildin atılmasına yardımcı olur. Bazı önemli antioksidan maddeleri de bünyesinde barındırır. Cilt yaşlanmasını geciktirici etkileri vardır.
ARI SÜTÜ: Parkinson ve Alzheimer hastalıklarının ilerlemesini geciktirici etkileri mevcut. Yaşlanmayı geciktirir, bağışıklık sistemini güçlendirir, mikrobik hastalıklardan korur. Yara, yanık ve kırık iyileşmesini hızlandırır. Hücre yenilenmesini hızlandırır. Kronik yorgunluk sendromu ve strese karşı mücadelede çok önemlidir.
SÜLÜK TEDAVİSİ (HİRUDOTERAPİ): Babilli ve Mısırlı hekimler, ünlü hekimlerden Galen ve İbni Sina’nın da sülük tedavisi uyguladığına dair yazıtlar vardır. Almanya’da birçok hirudoterapi kliniği mevcuttur. Sülükler, ağrı kesici ve kuvvetli antioksidan içeren maddeler salgılarlar. Varis, hemoroid, damar tıkanıklıkları, eklem ve cilt hastalıklarında kullanılır.

14 Aralık 2007 Cuma

YAŞ MEYVE SEBZE İHRACATINDAKİ AZALIŞIN NEDENLERİ

Uludağ İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği’nin 20 Ağustos 2007 tarihi itibariyle ihracat rakamları değerlendirildiğinde, 2007 yılı için hedeflediği 20 milyar dolarlık ihracat hedefini aşarak 2006 yılının aynı dönemine göre 20 milyar 158 milyon $ seviyesine ulaşmıştır. Sektör bazında 2006 yılının aynı dönemine göre ihracat; Hazır Giyim ve Konfeksiyonda %6’lik artış ile 601 milyon $, Tekstilde %18 lik artış ile 1,10 milyon $, Taşıt Araçları ve Yan Sanayi %32’ lik artış ile 18 milyon $, Yaş Meyve Sebze %2’lik azalışla 125 milyon $, Meyve Sebze Mamulleri %12’lik artışla 181 milyon $, Diğer Sektörler %38’lik azalışla 194 milyon $ seviyesine ulaşmıştır. Yaş Meyve Sebze sektöründe 2006 yılının aynı dönemine göre meydana gelen söz konusu %2’lik azalışın en önemli nedenleri olarak döviz kuru, girdi maliyetlerinin yüksekliği, istihdam ve enerji üzerindeki vergi yükleri, maliyetlerdeki artış nedeniyle Avrupa’ya göre ürün fiyatlarındaki artış, kuraklık nedeniyle ürün kalitesinin istenilen standartlara ulaşamaması ile kaliteli ürün talep eden Avrupa pazarında rekabet gücünün azalması büyük önem taşımaktadır. Sektörün ihracat rakamları incelendiğinde 2006 yılının aynı dönemine göre şeftalide %29, armut da %10 ve kavunda ise %16 oranında önemli düşüşler görülmektedir. Düşüşün en önemli nedeni ürün tutma döneminde kuraklık nedeniyle yeterli yağışın olmayışı sonucu ürün azlığı ve arzın darlığından dolayı astronomik fiyatlara ulaşan maliyetlerdeki artış ile birlikte Avrupa pazarında rekabet gücünün azalmasıdır. Avrupa’ya yapılan 2007 Kiraz-Vişne ihracatında geçmiş yıllara göre miktarda ciddi azalışlar söz konusu olmakla birlikte ihracatın yönü Rusya’ya kaymıştır. Bunun en önemli nedeni Almanya gibi Avrupa ülkelerinde kirazın ortalama fob değeri 2,3 $ iken, ikincil piyasa dediğimiz Rusya’da 1,43 $ olması ve daha düşük kalitede ucuz ürün tercih etmeleridir. Buda gösteriyor ki Türkiye’nin kiraz ihracatı açısından son dönemlerde kaliteli pazardan ucuz ve kalitesiz pazara geçiş söz konudur. Avrupa’ya ihracatın azalmasının en önemli nedeni ürün bolluğuna rağmen kalitedeki düşüştür. Kaliteyi etkileyen en önemli faktörlerden biri ebattır. Çünkü kirazın satılabilirliğini, pazarlamasını ve ihracatını etkileyen en önem unsurdur. Kirazda Avrupa pazarı için küçük boy kabul edilen 24-26 boyutu bu sene 22-24 gibi şok edici bir düşüşe ulaşmıştır. Ürün küçüldükçe ürünün dayanıklılığı azalmakta ve çıkma oranı artarak hammadde, işçilik ve reject maliyetlerinde yükselişe neden olmaktadır. Sektördeki azalışın bir diğer önemli nedeni; özellikle Haziran/Temmuz aylarında Türkiye’nin en düşük dolar, eura kur pariteleri ile Avrupa piyasasında rekabet gücünü azaltmasıdır. Döviz kurlarındaki bu düşüş ile her yıl üreticilerin girdi maliyetleri artarken yüksek fiyatlardan dolayı sattığı ürün miktarındaki düşüşle birlikte geliri ve daha ucuz olan Avrupa pazarında rekabet şansı azaltmaktadır. Bu nedenle kaliteli ürün ve paralelinde doğru fiyat politikaları yaratmak gerekmektedir. Yapılması gereken devletin büyük ölçekli üretim düzenlemelerini teşvik vererek Hazineye ait verimli tarım arazilerinin sektöre enjekte edilmesini sağlayarak, buna uygun fonlamanın yapılmasıdır. Rekabet şansı giderek azalan ve dağınık olarak faaliyet gösteren küçük ölçekli üreticilerin tek bir çatı altında toplanmasını sağlayacak Üretici Kooperatiflerinin kurulması ile maliyetlerin uygun düzeye çekilmesidir. İklim koşulları nedeniyle devlet tarafından damlama sulama yatırım teşviklerinin üreticiler tarafından en iyi şekilde değerlendirilmesidir.

RUSYA İLE YAPILAN YAŞ MEYVE SEBZE İHRACATI

Rusya Federasyonu'na yapılan yaş meyve sebze ihracatında bundan sonra sıkıntı yaşanmayacak. Rusya'nın Türkiye'den alacağı yaş meyve sebzede 108 adet etkin maddesinin araştırılmasını talep etmesi üzerine harekete geçen ihracatçılar, bu konuda eksiliğin giderilmesi için 3 adet LC-MSMS cihazı satın aldı. İhracatçılar, 1 milyon YTL harcayarak aldığı cihazları Antalya, Mersin ve Hatay kontrol laboratuvarlarının teknik altyapısını güçlendirmesi için hibe etti. Son teknoloji ile üretilen cihazlar, 10 kat daha hassas değerlerde ölçüm yaparak 112 etkin maddeyi bulabiliyor. Türkiye Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Kemal Kaçmaz, Antalya Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Mustafa Satıcı ile Antalya İhracatçı Birlikleri Genel Sekreteri Fisun Evrensevdi, cihazlardan birini Antalya İl Kontrol Laboratuvarı Müdürü Necati Polat'a teslim etti. Türkiye Yaş Meyve Sebze İhracatçı Birlikleri Başkanı Kemal Kaçmaz, ürünlerde pestisit, nitrat ve ağır metal kalıntı düzeylerinin tespiti için gerekli analizlerin yapılmasını zorunlu hale getirdiğini hatırlattı. Söz konusu analizlerin yapılması için Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın İzmir ve Muğla'daki 2 özel laboratuvarı yetkili kıldığını belirten Kaçmaz, "Zaman kaybetmemek için üç adet cihaz aldık. 28 Kasım 2007 tarihi itibariyle Bakanlık bu 3 ildeki laboratuvarları da yetkilendirdi. şu andan itibaren ihracatçılar analiz sıkıntısı yaşamayacak."dedi. Mustafa Satıcı da "Hangi bir eksikliğimiz kalmadı." şeklinde konuştu.
Cihan Haber Ajansı